Show TV canlı yayını, dizileri, eğlence programları, oyuncular ve daha fazlası için Show TV uygulamasını indirin

Deniz Baysal ile Devrim Özkan: 'Ne Gemiler Yaktım' Kadınların hayata karşı mücadelesinin hikâyesi

Baysal, proje için teklif geldiğinde hissettiklerini "Benim içimde tarif edemeyeceğim bir his uyandırdı. Tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki okuduktan sonra sabah akşam hep kafamda sahneleri kurdum" sözleriyle aktarırken Özkan, "Senaryo matematiği ve karakterin psikolojisi beni hem bedenen hem de ruhen çok yoracaktı farkındaydım ama bunu yapmayı çok seviyorum. İşim için bu denli derinleşmeyi. Çünkü biliyorum 'Fidan'ın hikâyesini yaşayan çok insan var ve kendilerini bir türlü anlatamıyorlar" ifadeleriyle dile getirdi.

'Ne Gemiler Yaktım' adlı dizide 'Yasemin' ve 'Fidan' karakterlerine hayat veriyorsunuz. Dizi için teklif geldiği zaman hangi özellikleri sizi etkiledi ve bu projede bulunmak istediniz?

Deniz Baysal: Yapım şirketinin Ay Yapım olması öncelikli etken tabii ki... Senaryo geldiğinde okumaya başladım ve üç bölüm su gibi aktı. Hiç soru işaretim yoktu. Hatta senaristimiz Banu hanım ile ilk toplantımızda soracak sorum bile yoktu. Tüm karakterler bende merak uyandırdı. 'Yasemin' ve 'Fidan'ın hikâyesi beni çok etkiledi.

Devrim Özkan: Proje yaz başında bana geldiğinde öncelikle bir aşk hikâyesi olmayışı beni kendine çekti. Kadınların hayata karşı mücadelesinin hikâyesiydi. Düşünüyorum da az da olsa daha önce kadın hikâyesi izlemiş olabiliriz ama iki kadının dostluğunun hikâyesini çok izlediğimizi düşünmüyorum. ‘Fidan'ı istememin sebebi daha önce hiç oynamadığım bir karakter olmasıydı.

“BİRBİRİMİZİ BULUR, BİRBİRİMİZE YOL OLURUZ”
'Ne Gemiler Yaktım' projesi geldiğinde senaryoyu ilk inceledikten sonra ne düşündünüz, aklınızdan neler geçti?

Deniz Baysal: Benim içimde tarif edemeyeceğim bir his uyandırdı. Tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki okuduktan sonra sabah akşam hep kafamda sahneleri kurdum. ‘Fidan’a Devrim’in hayat vereceğini bildiğim için sürekli sahnelerimizi düşünürken buldum kendimi. İlk okuduğum andan itibaren “ben bu projede olmalıyım, ‘Yasemin’e hayat vermeliyim” dedim.

Devrim Özkan: Senaryoyu okurken içimde bir şeyler kıpırdamaya başladı. Senaryo matematiği ve karakterin psikolojisi beni hem bedenen hem de ruhen çok yoracaktı farkındaydım ama bunu yapmayı çok seviyorum. İşim için bu denli derinleşmeyi. Çünkü biliyorum ‘Fidan'ın hikâyesini yaşayan çok insan var ve kendilerini bir türlü anlatamıyorlar. Müsaade edilmiyor buna. ‘Fidan’ çok büyük bir manipülasyon ile uğraşan bir kadın. Manipülasyonun etkilerini yaşayan bir insan daha bunu dile getiremezken onu anlayıp oynamak ve bunu göstermek istedim. Bu kadar büyük bir manipülasyon karşısında, bir insanın nasıl ve neye dönüşebileceğini anlamak ve buna rağmen sırf evladı için yine güçlü kalmaya çalışan bir kadını anlatmak istedim çünkü belki birbirimizi bulur, birbirimize yol oluruz.

“BU PSİKOLOJİK SÜRECİ ANLAMAK VE YAŞAMAK ZORDU”

'Yasemin' ile 'Fidan'ın yollarının kesişmesiyle başlayan iki kadının birbirinden destek alarak hayatta kalma mücadelesini izliyoruz. Kamera karşısına geçmeden önce nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız, neler sizi zorladı?

Deniz Baysal: Biz Devrim ile setin başlamasını bekleyemeyip önden tanıştık. Anlaşacağımızı hissetmiştim ama enerjimizin birbirini tamamlamasını bu kadar beklemiyordum. Sıcak prova yaptık mekânlarımızda. Bu sayede yola çıktığımızda soru işaretimiz çok olmadı. Ama dediğim gibi bu bir yol. Her sahne üzerine konuşup tartışıyoruz. Üzerine koymaya devam ediyoruz.

Devrim Özkan: Öncelikle ‘Fidan’ ve ‘Rutkay’ ilişkisi üzerine ciddi derecede psikolojik araştırmalar yaptım. ‘Rutkay’ narsist kişilik bozukluğu diye bilinen bir hastalığa sahip ve ciddi bir manipülasyon yeteneği var. Aynı zamanda ‘Fidan'a duyduğu aşk gerçek ama öyle sanrıları ve alışkanlıkları var ki ‘Rutkay'ın, bunlar ‘Fidan'ın olmayan hayatını alt üst ediyor, üstüne bir de anne oluyor. ‘Fidan’ karakteri üzerine Freud'un sözüydü sanırım "Psikiyatriste gerçek hastalar gitmez, gerçek hastaların hasta ettikleri kişiler gider" cümlesiyle yola çıktım. Tabii ki ‘Fidan’ için hasta diyemem, diyemeyiz ancak çok yaralı. Bu durumun bir insanın hayatını ne kadar etkisi altına aldığını göstereceğim bu karakterle. Bu psikolojik süreci anlamak ve yaşamak zordu gerçekten ve bu hikâyede bu kadar travmatik bir kadını yine bir kadın eli umutlandırıyor. Başka acılarla aynı derece yanmış bir kadın: Yasemin.

Canlandırdığınız karakterleri analiz etmenizi istesem neler söylemek istersiniz? 'Yasemin' ve 'Fidan' ile gerçek hayatta ortak özellikleriniz var mı?

Deniz Baysal: ‘Yasemin’ bana çok hayatın içinden biri geliyor. Hatalarıyla, doğrularıyla, kızına karşı davranışlarıyla, mücadelesiyle bu hayattan biri. Kimsenin mükemmel olmadığını, herkesin mücadelesinde hatalar yapabileceğini gösteriyor bence. İçinden geldiği gibi, kendi doğrularıyla hareket ediyor. Ama bu yolda başına neler açabilir onu beraber göreceğiz.

Devrim Özkan: Travmatik, çok yaralı ama güçlü. İçindeki gücünü anne olduktan sonra buluyor ve somutlaştırıyor. Çok büyük psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğü için bu işkencelere anneliğinden aldığı güç ile karşı koyuyor. Kendisini kaybetmiş olsa da sadece annelikte kendisini ve gücünü bulabilmiş bir karakter. Aslında ‘Fidan’ hakkında saatlerce konuşabilirim sizinle ama biraz da bunu izleterek göstermek istiyorum çünkü ‘Fidan'ın hikâyesine maruz kalmış kadınların hayatlarının nasıl ve ne ölçüde değiştiğine yakinen şahitlik ettim. Küçük sandığımız büyük detayların insan psikolojisine etkisiyle birlikte değişen hayatlar… Oynadıkça anlatmak istiyorum ‘Fidan'ı aslında.

Ortak özellik dersek ben de birkaç ‘Rutkay’ gibi narsist insanlar tanımıştım. Tabii ki ‘Fidan’ gibi bir hikâyem olmadı ama narsistleri iyi tanıyorum diyebilirim. ‘Fidan’la ortak özelliğimiz ikimiz de 25 yaşındayız, benim için özel. Çünkü kariyerimde ilk defa kendi yaşımda birini oynuyorum.

“NE KADAR ZOR SAHNELER ÇEKSEK DE YAPTIĞIMIZ İŞİ SEVİYORUZ”
Birlikte rol aldığınız ilk proje, bir set gününüzden söz eder misiniz? Nasıl bir set ortamınız var?

Deniz Baysal: Çok keyifli. Ne kadar zor sahneler çeksek de yaptığımız işi seviyoruz ve eğlenmeyi biliyoruz. Devrim’le zaten hep birbirimizi destekliyoruz. Üstüne iki güzeller güzeli kız çocuğumuz var sette. Onlarla birlikteyken gülmemek imkânsız zaten.

Devrim Özkan: Öncelikle Deniz ile çalıştığım için çok mutluyum. O çok iyi bir partner. Destekleyici, enerjik, komik, yetenekli. Biz ilk set günümüzde karavandan el ele gittik sete güzel dualar ederek birbirimize inanarak. Birbirimizin yorgunluğunu alır, birbirimize enerji veririz. Hiç sıkılmadan senaryo konuşur ve sahne içinde paslaşırız. Aynı zamanda iyi de arkadaşız. Bu da seti ve işi çok keyifli kılıyor. Zaten birbirimizi öğrendiğimizde dayanamadık buluştuk ve gerçekten birçok konuda birbirimize aynı karakterlerimiz gibi destek olduk diyebilirim.

“HER DUYGUYU SEYİRCİMİZLE BİRLİKTE YAŞAYACAĞIZ”
İlk bölümünden beri izleyicilerin beğenisini alıyorsunuz. 'Ne Gemiler Yaktım'ın genelinde izleyicileri cezbeden neler var sizce? İzleyicilere özellikle hangi duyguları yansıttığını düşünüyorsunuz?

Deniz Baysal: Her duyguyu seyircimizle birlikte yaşayacağımızı düşünüyorum. Beraber heyecanlanıp, merak edip, üzüleceğiz, beraber güleceğiz. Bazen yüreğimiz sıkışsa da sonrasında beraber nefes alacağız.

Devrim Özkan: Öncelikle hikâye zaten çok bizden, bunu biliyoruz ama bence oyuncu arkadaşlarım bu işe biraz daha cazibe katıyor kesinlikle. Müthiş bir kadro. Deniz, Erkan, Berk, Çiğdem Hanım, Macit abi, Onuryay, Mert, Onur hele küçük kızlar Melisa ve Züleyha. Hepimiz işe sarılıyoruz, bu da işi daha fazla izlenir kılıyor diye düşünüyorum.

“AYRIMCILIKTAN DOĞAN YAŞADIĞIMIZ SIKINTILARI EN İYİ BİZ ANLARIZ”
'Ne Gemiler Yaktım' dizisinin mottosu "Kadınlar birbirinin yurdudur" için ve buna dikkat çekmek için neler söylemek istersiniz?

Deniz Baysal: Evet “yurdudur.” Daha doğrusu olmalıdır. Çünkü ne olursa olsun, özellikle ayrımcılıktan doğan yaşadığımız sıkıntıları en iyi biz anlarız. Birbirimize en çok biz sahip çıkmalıyız, arka durmalıyız. Eğer birbirimize kol kanat germeyip, birlikte durmayı öğrenemezsek daha çok zarar görürüz. Hepimiz için, tüm kız kardeşlerim için dileğim; yargılamadan, yukarıdan bakmadan, önce anlamaya çalışarak birbirimize destek, aile olmamız.

Devrim Özkan: Bence hangisini seçersek, neler yaşayabiliriz hep birlikte izleyip görelim.

“İÇİMİZDE KENDİ GÜCÜMÜZÜ BULMALIYIZ”
Sizce kadınların günümüzdeki en önemli sorunu nedir? O sorunun bertaraf edilmesi için neler yapılmalı?

Deniz Baysal: Hâlâ okuyamayan kız çocuklarımızın olması bence ilk ve en büyük problem. Her şey çocuklukta başlıyor maalesef.

Devrim Özkan: Bence kadınların en büyük sorunu karşı tarafa bağlı olarak yaşamaya mahkûm edilmeleri. İçimizdeki kendi gücümüzü bulmalı ve karşımızdakine bağlı olmadan kendi ayaklarımızın üzerinde durup yaşamalıyız. Buna izin vermeyen insanlarla da mücadele etmekten korkmamalıyız. Yapabiliyorsak tabii. Kadınlara nasıl bakıldığı da başka önemli bir sorun. İş sahibi olma konusundaki eşitsizlik, kendi ayakları üzerinde durmalarına engeller çıkarılması, şiddet ve güvensizlik ortamı, birçok duruma sessiz kalmaya toplumsal baskı olarak zorlanmaları da başka büyük sorunlar. Yapılan bir araştırmaya göre her 10 kadından 7’si akşam 9’dan sonra kendisini sokakta güvende hissetmiyormuş. Şimdi burada sorun kimde ve nerede?

“SESSİZ KALMAMALIYIZ”
Kadına şiddet konusu, ne yazık ki gündemden düşmüyor. Sizce bu konuda her bir bireye düşen görev nedir?

Deniz Baysal: Yine birbirimize kenetlenmekten geçiyor sanırım. Sivil olarak gördüğümüze, duyduğumuza sessiz kalmamalıyız. Her ebeveyn çocuklarını hassasiyetle, sevgiyle, saygıyla büyütmeli. Eğitim önce ailede başlar.

Devrim Özkan: Ülkemizde maalesef bu konuları çok görüyor ve yaşıyoruz. Hepimiz önce birey olarak bu eylemden uzak durup, şahit olduklarımıza ses çıkarmalıyız. Görmezden gelmek de şiddetin bir türü bence. Ben hem kendim birey olarak hem de oyuncu olarak bu yaşananları yok saymıyor ve bununla mücadele etmenin yollarını arıyorum. Bir de başka türlüsü var. Şiddetin en tehlikelisi fizikselden çok psikolojik olanı. Bunun hasarını onarmak fiziksel şiddeti onarmaktan daha uzun bir süreç gerektiriyor. Yani şiddetin her türlüsü insana çok büyük zararlar veriyor. Benim görevim sesi çıkamayanların sesi olmak herkes gibi. ‘Fidan'ın çok güzel bir repliği var tüm bunları özetleyen "Öyle her şey gözünün gördüğü yerde olmuyor." Görmediklerimizi göstermeye geliyoruz biz!

Peki son olarak hepimizin iyisiyle ya da kötüsüyle inişli çıkışlı dönüm noktamız olabiliyor. Sizi bugüne getiren süreçte sizi daha güçlü bir insan yapan deneyimiz neydi?

Deniz Baysal: Tek bir deneyimle insan olgunlaşamaz bence. Her bir darbede, her yenilgide kendime bir öğreti çıkarmaya çalışıyorum artık. Hepsi beni ben yapan, git gide güçlü kılan deneyimler oluyor. Öğrenebiliyorsam ne mutlu bana.

Devrim Özkan: Her zaman yalnız kalabilmeye cesaret etmek ve "hayır" diyebilmek, istemediğim şeyleri çok rahat söylemek, kendi fikirlerime saygı duyup sahip çıkmak, eleştiriye açık olmak ama hem kendi eylemimde hem de karşımdakinin eyleminde saygıyı sağlayarak bunu yapmak benim bugüne gelmemdeki en önemli faktörler oldu. Tabii ki inişli dönemlerimiz olabilir ama pes etmeden mücadele etmekten korkmadan bu dönemleri aşarak çıkışı yeniden sağlamak için çaba göstermeliyiz. Ben her zaman böyle oldum.

'Ne Gemiler Yaktım'ın 3. bölümünde; Yasemin'in Fidan'ı Rutkay'a vermesiyle hayal kırıklığı ve çaresizlik içerisinde kalan Fidan konağa geri dönerken Yasemin vicdanıyla baş başa kalmıştır. Rutkay'ın Fidan'a karşı olan değişimi herkesi şaşırtır. Yasemin Rutkay'ın tehdidi karşında ve bulunduğu zor durum nedeniyle kaçacak yeri kalmayınca Rutkay'ın tehlikeli teklifini kabul etmek zorunda kalır. Toprak kaçakçılıkta ulaştığı ismin peşine düşünce Yasemin ile yolları bir kez daha hiç beklemediği bir yerde kesişir.

X